Bugün marketten eve dönerken zınk diye kaldım. Kocaman
gözlerim daha da kocamanlaşarak, fark ettiğim acımasız gerçeğe eşlik ettiler.
Ben artık erkektim.
Panik yok açıklayayım:
Eskiden her şeyi o kadar içselleştirirdim ki; her kavgaya,
her tartışmaya, yaşadığım iyi-kötü her ayrılığa, ailesel mevzulara, hatta
aldığım kötü notlara bile üzülürdüm. Bildiğin içim acırdı. Çok sevdiğim
sevgilimin boyun kokusunu son kez içime çekmişim gibi. İlk okul yıllarım bile
yeterince acımasız geçmişken, tüm sınıfın benden nefret etmesinden -ki hala
unutamamışım- bahsediyorum. 2-3 salak kız yüzünden 30 kişinin üstüme gelip;
daha da kötüsü her gün beni yalnız bırakmasından. Mutlu okul yılları geçirmemiş
oluşumdan olsa gerek erken olgunlaşmaya 7 yaşında başlamıştım. Okuldan da ilk o
yaşta nefret ettim. Yaşıtlarım bahçede top, dansa davet ya da köşe kapmaca
oynarken; ben, babam beni akşamki provaya götürecek mi acaba diye düşünürdüm
sınıfta.
Sıkıntı işte.
Bununla başlayan küçük şeyler büyük şeyleri kovaladı. Ve ben
sıkılmadan hepsine üzüldüm. Hepsini atlattım. Tekrar üzüldüm tekrar atlattım.
Dostlar kaybettim, daha iyilerini kazandım. 2 kez aşık oldum, 2 kez aldattım.
Bir olay diğerini takip ederken, fark ettim ki dozu ne olursa olsun, duygularım
yavaş yavaş törpülenmiş. Eskiden öylesine takıldığım adamlardan ayrılırken bile
üzülürdüm. Şimdi çok sevdiğim adamların gidişi bile canımı yakmaz olmuş.
Üzüntülerim bir gün sürmüş, ertesi gün kaybolmuş.
Uyandığımda başkalarını ya da başka olayları düşünürken her
gün, bir de baktım ki artık sadece kendimi düşünür olmuşum. Tıpkı bir erkek
gibi. Birinin hayatına girip; hiçbir şey demeden gider olmuşum. Yalanlarım çok
gerçekçi olmuş. Gidiş sebeplerim o kadar yaratıcı yalanlarla bezenmiş ki,
karşıdaki sorunu bende sanmış. Tıpkı bir erkek gibi gitmişim. Arkamda
bıraktığım hiçbir şeyi düşünmeden.
Tıpkı bir erkek gibi uyanmışım: ‘bugün kahvaltıda ne yesem?’
Tıpkı bir erkek gibi diğer bütün kadınlardan nefret etmişim:
‘neden hepsi bu kadar salak?’
Tıpkı bir erkek gibi acımasızca terk etmişim eski sevgilimi:
‘seninle her şeyi unutabilirim sanmıştım, unutamıyorum. hoşçakal.’
Kalbimin yerini çüküm almış. Tıpkı bir erkek gibi.
Sarıldığım, öptüğüm herkese bir şeyler hissederken; şimdi
öylesine sarılıp, öper olmuşum hiçbir şey hissetmeden.
Yani ben erkek olmuşum. Bir feminist olarak, erkek olmuşum.
Bugün marketten eve dönerken, yaşadığım tüm kötü olayların
beni kalpsiz bir cadı haline getirdiğini fark etmeyi çok isterdim. Bir erkek haline değil.
Hazal Gecegörür bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında,
kendini yatağında bir erkeğe dönüşmüş olarak buldu.
Bugün kahvaltıda ne yesem?