her şey ben bebekken hiç susmuyorum diye, babamın emziğimi viskiye batırmasıyla başladı.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Mart 2015 Cumartesi

Aşk olsun mu? OLSUN.

Aşık olan insanların tavırlarını her zaman çok aptal bulmuştum. Herkesi ve her şeyi unutup sadece aşkını yaşayan insanlara delilermiş gibi baktığım için birçokları tarafından dışlanmış, bazıları tarafından ise dikkate alınmamıştım. Neticede realisttim. Kimse beni birini bu kadar çok sevmeye ikna edemezdi.

Ta ki… aşık olana kadar. Daha önce Hazal için var olmuş aşk kavramına çok farklı ve çok güzel bir boyut kazandıran bir adam hayatıma geldi.

Daha önce düşünmediğim şekilde düşündüren ve hissettiren...

Bazen bu kadar mutlu olduğum için o kadar korkuyorum ki. Şimdiye kadar mutlulukları kursağında kalmış bir kadın olarak, ilk defa yaşanması muhtemel tüm acıları göze alıyorum. Onunla olan küçük bir an için, gemileri yakmaya hazırım. Eğer üşüyorsa komple yakarım burayı.

İnsanların ruh eşi diyerek bahsettikleri şey buymuş meğersem. Benimle aynı yerde bulunmak isteyen, aynı yerleri keşfetmek isteyen, bazı anlarda aynı cümleleri kurup oha dedirten, bu kadar uyumlu olamayız ya kesin ben şizofrenim ve seni kafamdan uyduruyorum şüphesine karşılıklı olarak düşürten; bir nevi ketçapla mayonez, metin ile zeki, boğaz ile martı, leyla ile mecnun (headshot) tamlamalarına yeni bir boyut getireceğimizi düşündüğüm bir adamı seviyorum.



Şimdiye kadar ki tüm şanssızlıklarımı, şu an hayatımdaki o büyük şansı bulmak için yaşamışım bunu fark ediyorum. Bazı şeylerin ‘olabilmesi en mümkün’ zamanlarda değil de şu an oluşundaki nedeni görüyorum ve bu bende hep bir tebessüme yol açıyor.

İçimden fışkıran mutlulukla çiçekler büyüsün istiyorum. Sinirimi bozan insanları bile kucaklayasım geliyor. Lanet pazartesiler bile o kadar lanet gelmiyor artık.

Olay sadece sevgiliyi sevmek değil. Olay hem bir dostu, hem yol arkadaşını, hem okul arkadaşını, hem geçmişini, hem de geleceğini aynı anda seviyor olmakta.


Kısacası aşk çok güzel, gelsenize.