Bir insan öldüğünde. Ne hissedeceğimi ya da ne diyeceğimi
bilemiyorum. Ölen kişi tanınan biriyse onun fotoğrafını profil fotoğrafı yapıp,
kurduğu güzel ve manidar cümlelerden birini tırnak içinde yazamıyorum.
Ölenleri en güzel, ortaya koydukları işleri daha çok insana
ulaştırarak anarız diye düşünüyorum. En azından ben kesinlikle o şekilde
hatırlanmak isterim. Yoksa fotoğrafım bi kaç güzel insanın tozlu rafında durmuş
ya da durmamış. Hiç önemli değil. Öldüğümde ‘dinlenmek’ isterim, tozlanmak
değil.
Bugün Müşfik Kenter’i kaybettik. Tıpkı 11 yıl önce yine
bugün Yavuz Çetin’i kaybettiğimiz gibi.
Gerçekten kötüye bi şey olmuyor sanırım =)
Ne zaman üretken, koca yürekli ve parlak gözlü birinin
öldüğünü duysam, üstümde sorumluluk hissediyorum. Üstümüzde sorumluluk
hissediyorum. Daha iyisini yapabilecek miyiz? Biz üretiyor muyuz? Sen üretiyor
musun?
Sen sadece güzel cümleler kurmuş bi adamın kelimelerini
tüketiyorsun. Sen müziği sadece dinliyorsun. Sen kitabı sadece okuyorsun.
Sen tüketimin kölesi olmuşsun.
Ben tüketici olmuşum.
Biz yaratıcı insanları sadece sömürmüşüz . ve yerine bi şey
koymamışız.
Yazık bize.
Seninle aynı görüşteyim. Tozlanmak değil, anılmak derdim.
YanıtlaSilİyi bir şey yapıyor muyum, yapamıyor muyum tartışılık elbet, fakat bildiğim bir şey varsa kendim için yaşadığım. Ne istiyorsam onu yapmak için uğraşıyorum.
Sanırım bu da iyi bir şey.
hem iyi bi şey hem doğru bi şey. teşekkür ederim =)
YanıtlaSil