her şey ben bebekken hiç susmuyorum diye, babamın emziğimi viskiye batırmasıyla başladı.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Çünkü onlar ölmezler. Sadece küçük umut parçalarına dönüşürler.


Bir insan öldüğünde. Ne hissedeceğimi ya da ne diyeceğimi bilemiyorum. Ölen kişi tanınan biriyse onun fotoğrafını profil fotoğrafı yapıp, kurduğu güzel ve manidar cümlelerden birini tırnak içinde yazamıyorum.

Ölenleri en güzel, ortaya koydukları işleri daha çok insana ulaştırarak anarız diye düşünüyorum. En azından ben kesinlikle o şekilde hatırlanmak isterim. Yoksa fotoğrafım bi kaç güzel insanın tozlu rafında durmuş ya da durmamış. Hiç önemli değil. Öldüğümde ‘dinlenmek’ isterim, tozlanmak değil.

Bugün Müşfik Kenter’i kaybettik. Tıpkı 11 yıl önce yine bugün Yavuz Çetin’i kaybettiğimiz gibi.

Gerçekten kötüye bi şey olmuyor sanırım =)

Ne zaman üretken, koca yürekli ve parlak gözlü birinin öldüğünü duysam, üstümde sorumluluk hissediyorum. Üstümüzde sorumluluk hissediyorum. Daha iyisini yapabilecek miyiz? Biz üretiyor muyuz? Sen üretiyor musun?

Sen sadece güzel cümleler kurmuş bi adamın kelimelerini tüketiyorsun. Sen müziği sadece dinliyorsun. Sen kitabı sadece okuyorsun.
Sen tüketimin kölesi olmuşsun.
Ben tüketici olmuşum.
Biz yaratıcı insanları sadece sömürmüşüz . ve yerine bi şey koymamışız.

Yazık bize.

2 yorum:

  1. Seninle aynı görüşteyim. Tozlanmak değil, anılmak derdim.

    İyi bir şey yapıyor muyum, yapamıyor muyum tartışılık elbet, fakat bildiğim bir şey varsa kendim için yaşadığım. Ne istiyorsam onu yapmak için uğraşıyorum.

    Sanırım bu da iyi bir şey.

    YanıtlaSil
  2. hem iyi bi şey hem doğru bi şey. teşekkür ederim =)

    YanıtlaSil