Bu yazıyı ne zamandır yazmak istiyordum. Ama kendimi hiçbir
zaman yeterince bilgili hissetmedim. 365 gün bu işin içinde olan kadınlar da
vardı. Yazmak bana düşer miydi emin olamadım. En sonunda denemeye karar verdim.
Belki onların sesini sana ileten bir araç olurdum. Belki sen sandığın kadar
bilmiyordun bu konuları. Okumaktan zarar gelmez. 8 Mart ve kadın hakkında
anlatılacak çok şey var ama ben çoğunluğun bilmediği şeyler anlatmak
niyetindeyim.
Annem ya da tanıdığım birkaç kadın gibi bu işin içinde
istediğim kadar yer alamasam da, bildiğim ve araştırdığım şeyleri senle
paylaşmak istiyorum. Öncelikle ‘kadınlar günü mü emekçi kadınlar günü mü?’ adlı
tartışmayı aydınlığa kavuşturmak isterim. Karanlıkta kalmasın. ‘DOĞRUSU EMEKÇİ
KADINLAR GÜNÜDÜR ONUN!’ diye hava atan erkeklere de buradan şinanay olsun.
Bak dostum, herkesin bildiği gibi kadınlar gününün meydana
çıkış şekli; 129 kadın işçinin, daha iyi çalışma koşulları için grev yaparken
polisin müdahalesi ve barikatlardan kaçamaması nedeniyle yanarak ölmesidir.
Daha uzun bilgi için çok basit bir kaynak önereceğim sana:
Türkiye’de ise ilk 1921 yılında ‘emekçi kadınlar günü’
adında kutlanmaya başlamıştır. Şahsi fikrim şudur: Mantıklı düşündüğün zaman
emekçi olmayan kadın yoktur. Emekçi kadınları sadece işe gidip, genellikle
hizmet sektöründe gözünde canlandırdığına ben adım gibi eminim. Yazının amacı
bu yanlışlarını yüzüne çarpmak. Affet.
Bir kadının ‘emekçi’ olması için işe gitmesi gerekmez.
Çocuğuna ve ya çocuklarına bakan, onları okuldan alıp bir de üstüne akşam
yemeğini yetiştiren kadın da emekçidir. Okulda dirsek çürüten genç kadınlar da
emekçidir. Şirketlerde sırf kadın olduğu için müdür unvanı alamayan ve bunun
mücadelesini veren kadın, sokaklarda hakkını arayan yaşlı teyze de. Babası
ayyaş olduğu için annesi temizliğe giden ve evdeki iki kardeşine bakan küçük
kadın da emekçidir. Otobüste tacize uğramamak için kendine en uygun yeri arayan
kadın da emekçidir. Bu kadınlar, dünya kadınları… Hepsi emekçidir. Herkes bir
şeyler için emek verir. Herkesin bir amacı, bir tutkusu ve bir yaşam sebebi
vardır. Doğal olarak bugün Kadınların Günüdür. Çünkü emekçi olmayan kadın zaten
yoktur. Emekçi Kadınlar Günü hizmet sektöründe olmayan kadınları ötekileştirip,
yok sayma kisvesiyle erkekler tarafından uydurulmuş gereksiz bir vurgulamadır.
Artık doğrusunu biliyorsun.
Değinmek istediğim bir diğer konu da günü birlik
feministler, günü birlik şiddete üzülenler, günü birlik maskeler takıp;
ölümlere de, yenilgilere de, şiddetlere ve tecavüzlere de aynı cümlelerle, aynı
paylaşımlarla üzülen iki yüzlüler. Evet iki yüzlüler. Bugün 8 Mart ve ben bu
örnek üzerinden ilerlemek istiyorum. Facebook’umda en az on erkek Nazım’dan
Kadınlarımız şiirini paylaşmasa, en azından sadece bugün paylaşmasa;
samimiyetlerine biraz olsun inanabilirdim. Çünkü benimle meydanlarda
yürümediler. ‘Erkek şiddet uygular’ dediğimde, ben uygulamıyorum diye savunmaya
geçen kişi de flört şiddeti uyguluyordu oysa ki. Ben şiddete karşıyım, kadın
hakları varavörö diyen adam, karısının ekonomik özgürlüğü olsun istemiyor.
Bunlar hep ironi işte bebeğim.
He bir de göbeğimi hoplata hoplata güldüğüm bir gözlemimi
senle paylaşacağım. Şu ünlüleri kılıktan kılığa sokuyorlar ya her 8 Mart’ta.
İnan ki bu trajikomik durum karşısında artık üzülemiyorum bile. Gülüyorum yani.
Geçen gün Hülya Avşar ve diğer bilumum saçma sapan ünlünün, şiddete uğramış
kadınların temsili makyajlarını yaptırıp Mehmet Turgut’a poz verdiğini gördüm.
Bugünse dört-beş ünlü erkeğin rujlu, sutyenli, hamile (ne hikmetse kadını
sadece bunlar temsil ediyor) şekilde yine Mehmet Turgut’a poz verdiğini fark
ettim. Mehmet Turgut bu işle hayatını kurtarmış anlaşılan. Çünkü fotoğrafçılık
böyle bir şey değil mi? Yaptığın işin toplumsal veya seksist yönünü
düşünmüyorsun, sen sadece para ne kadar ona bakıyorsun Mehmetcim :(
Böyle bir projeye ihtiyaç varsa, insanların yüzüne bir
şekilde gerçekleri çarpmak istiyorsa medya, benim bir önerim var. Sadece 8 Mart
olmamak koşuluyla; her şiddet uygulayan, karısını-sevgilisini-kız kardeşini
öldüren erkeklerin temsili profili oluşturulsun. Ve bu ‘düşünceli’ erkek
ünlülerimiz, katillerin ve şiddet yanlısı pisliklerin pozunu versinler. Bak o
zaman nasıl etki yaratıyorsun. Bak o zaman bülten bülten, gazete gazete ve
twitter, facebook gibi sosyal mecralarda görünmek istemeyen öküzler kadınlara
zarar verebiliyor mu. Şiddet oranlarını gel o zaman tartışalım seninle sayın
medya.
Son olarak şu ‘AİLE İÇİ ŞİDDET’ ve bakanlığın isminden
‘KADIN’ı sildiren erkek egolarından bahsetmek istiyorum. Bu erkek güruhu
düşünüyor ki; ‘biz sadece evli olan kadınları göstermelik koruyalım,
boşandırtmayalım ama sığınma evleri yapalım, onlar da işe yaramasın ama,
kullanılmasın, amaç boşandırtma değil daha çok çocuk. Çocuk yapsınlar araları
düzelir. Üç tane yapsınlar, beş tane yapsınlar. Yaşasın Türklerin gücü!’
Bir bakanlığın ismi nasıl ‘aile ve sosyal politikalar
bakanlığı’ olur onu da ayrı bir yazımda tartışacağım ama işin şu garip yanına
değinmek istiyorum: devlet, şiddeti sadece aile içinde uygulanan bir şey
sanıyor arkadaşlar :)))))))) sadece evli kadınlar şiddet görüyor sanılıyor ve
sadece o kadınlar için koruma programları var. Şiddetin de sadece fiziksel
şiddet yönünden haberdarlar devlet büyüklerimiz. He bir de bu adamların benden
en az 20-30 yaş büyük olduklarını unutmayalım :)))))) (KIÇIYLA GÜLDÜ)
Biraz uzun oldu, daha da uzatasım vardı ama bir anda yüklenmek
istemedim. Benden sıkıl istemedim sevgili okur. Gel yine burada beraber çay
içelim istedim.
Yazımı da güzel bir kadının bugün yazdığı yazısından bir
bölümle bitireyim: ‘Dünyadaki bütün kadınların kadınlar günü kutlu olsun.
Dünyanın bütün günleri kadınların olsun.’ –ağlayankadın.
Çok güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş, tebrik ederim.
YanıtlaSilteşekkür ederim =)
YanıtlaSilYine kendine yakışan bir yazı olmuş Hazal. Eleştirisi ağır ve gerçek. Umarım kadınlar günü diye bir gün kalmaz ;çünkü umarım kadınların böyle bir güne ihtiyacı olmaz...
YanıtlaSilteşekkür ederim Serkan. ne zamandır sesin çıkmıyordu =) okumana sevindim.
YanıtlaSilYa evet, bir ara ara verdim :) sonra yine geldim sonra bir ara daha derken falan öyle işte :) Araya gire gire az kalsın araya gidecektim ;ama artık geri geldim diyebilirim. Yani ara ara seni rahatsız edeceğim haberin olsun. :)
YanıtlaSilehe problem değil :D
YanıtlaSil