her şey ben bebekken hiç susmuyorum diye, babamın emziğimi viskiye batırmasıyla başladı.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Şubat 2013 Salı

İsyanın kime?


Oradan oraya ceylan gibi sekerek, uzun bir ara tatili daha geride bırakmış bulunuyorum. Hesapladım da; bir ay içinde yedi kez şehir değiştirince kafalar cayıyormuş tabii. Görüyoruz ki içime Bartınlı da kaçmış.

Açık konuşmak gerekirse; üniversite hayatımın son dönemine bodoslama bir giriş yaptığım şu günlerde, gelecek kaygısıyla götüm tutuştu a dostlar.

Kapalı konuşmak gerekirse gelecek kaygısı yaşıyorum. Ama bence açığı daha içten. Çünkü açık söylemek gerekirse; çay.

Son kez ders seçimi yapıp, onaylama tuşuna basınca bir hüzün kapladı içimi. NE YANİ BU MUYDU? Ulan hiçbir şey yapmadık ki. Daha dün gelmiştik rektör teyze, bir ses ver dekan amca, canını yiyim bırakma beni doç. dr. Osman abi.

Şaka bir yana pek de istemediğim bir gelecek için, sırf bende emeği geçen insanlara ayıp olmasın diye, çoktan siktiri çektiğim bir sistemin peşinden koşuyorum. Bugün yds’nin peşinden koştum mesela. Hiç demedi ki, biraz yavaşlayayım gençler bana yetişsin. Bak bu gençler baba parası yiyen, şirketleri elinin tersiyle iten zengin züppelerden de değil üstelik. Biraz yavaş gideyim de şu gençler, dönüp sana cevap bile veremeyen göbekli müdürlerin yerine geçsin. Büyük adamlar yerine büyük insanlar yetişsin artık. Her yer ‘adam’ dolmasın, sırf erkek oldukları için unvan alan godomanlar azalarak bitsin. Zeki insanlar konuşsun biraz da.

Yok şu an götünü döndü yds bana. Dinlemiyor.



Neyse gideyim de gelecekte bana hiçbir katkıda bulunmayacak olan, zerre kadar haz almadığım tezime devam edeyim.

Çünkü isyanın kime? Keke. Ne biçim kek bu.

dinlemeden ölme.

1 yorum: