her şey ben bebekken hiç susmuyorum diye, babamın emziğimi viskiye batırmasıyla başladı.

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Büyüdükte ney oldu?

Yapacağım mesleğe ya da başvuracağım yüksek lisans programlarına bağlı olarak değişkenlik gösterse de; ömrümün en özgür, en kendim, en kalabalık, en yalnız ama en son yaz’ını geride bırakıyorum. ‘oh 3 ay tatil’ dönemini bitirip, ‘bayram haftasonuyla birleşiyor mu?’ endişesine geçiş yapıyorum muhtemelen.

Geçiş dönemlerini sevmiyorum. Çünkü ben netliği seviyorum. Berraklığı seviyorum. Bu yüzden İnkum’u çok seviyorum. Baki Abi’nin deyişiyle ‘İnkum Adamı Dövse de…’ Böyle bir sado-mazo ilişki içerisindeyim İnkum’la.



Bugün İnkum’a veda ettim ama birkaç gün sonra yapacağım iş görüşmesine kucak açmadım. Açamıyorum. Biri kollarımdan tutup benim yerime iş hayatını kucaklayabilir mi? Çünkü ben yetişkin hissetmiyorum. Ben 23 yaşına 2 ay kalmış bir çocuk gibi hissediyorum. Yoksa ben zurna mıyım ha?

O kadar tatlış bir yaz geçirdim ki, yazmak istediklerim birikti birikti ve tüm gerçekliğiyle içimde patladı. Bu yaz genel olarak gerçeklere bye bye deyip, anın tadını çıkarmaya yönelik hareketlerde bulundum. Bol bol sarhoş oldum, tiz ve kesik kesik olan kahkahalarımdan attım, bir masada kutlanabilecek ne kadar doğum günü varsa kutladım. Tüm yaz hiç sıkılmadan aynı masaya oturdum ve inan ki hayatımda hiçbir masayı bu kadar çok sevmedim.

Ben kendi gerçeklerimi kendimce yaşarken bir yandan da dedikodular, kırıcı söylemler ve düşüncesiz insanlar da dürtmeye devam ediyordu böğrümü. Geleneksel yaşamayan ben, geleneksellikten bir o kadar uzak, hatta çağdaşlığın ötesinde, Bartın sınırlarına sığamayan ailem ve kişisel zevklerim. Ve bizim dedikodularımız. Beklenmedik haberler. Korkular. So? Yine de yıkılmadık ayaktayız.

He bir de bence insanın kurşun geçirmez dostları olması inanılmaz bir şey biliyor musun? Benim acılarımı bile benden önce göğüsleyen dostlarım var benim. Hatta bazıları 10 yıldan fazla süredir var. Yapabilsem hepsimi bağrıma basar, öyle devam ederdim yoluma.



İş hayatı beni korkutuyor, yenilik ve yeni insanlar beni geriyor, bir bilinmeze doğru çok hızlı bir şekilde yol alıyorum. Gerçekten de son sürat gidiyorum ve istediğim şeyin bu olup olmadığına emin değilim. Tamam biliyorum, kalbim ellerim kadar küçük değil. Orada da yaşarım, burada da. Her durumda ayaklarımın üstünde, tek başına duracak gücüm var. Ama bence o güç sonsuz değil ve tükenir diye korkuyorum. O gücü yanlış insanlara, yanlış adamlara ve yanlış olaylara harcıyormuşum gibi geliyor bana. Ah ulan ben ve yanlış adamlarım. Benim küçük adamlarım.

Neyse ben Mesut’un baktığı kahve falına inanmak suretiyle, üzüntülerimi ertelemek istiyorum. Çünkü Mesut da güzel.

Yüksek müsaadenle bir şehre daha veda ediyorum.


Hoşçakal Bartın, hoşçakal İnkum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder